Konya Katliamının İlk Duruşması Görüldü

Konya’nın Meram ilçesinde Dedeoğulları ailesinden 7 kişinin katledildiği davanın ilk duruşması Konya 4’ncü Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor. Duruşmaya 7 kişiyi öldürmekten yargılanan ve davada tek tutuklu katil zanlısı olan Mehmet Altun bulunduğu cezaevinden Ses Görüntü ve Bilişim Sistemiyle (SEGBİS) katıldı. Tutuksuz 10 sanıktan 5’i ise mahkeme salonunda hazır bulundu.

Konya Adalet Sarayı önünde çok sayıda polis yer alırken, mahkeme başkanının kararı olduğu gerekçesiyle polis, gazetecilerin telefon ve bilgisayarlarının duruşma salonuna alınmasına izin verilmedi.

Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada, aile yakınları ve çok sayıda kentin baro başkanları, davaya müdahil olma talebinde bulundu. Baro başkanları, yaşanan olayın adli olmadığın ve toplumsal saldırıdan kaynaklandığından dolayı katılmak istediğini söyledi ancak mahkeme başkanı avukatların talebini ‘olaydan direk zarar görmedikleri’ gerekçesiyle reddetti. Sanık avukatları, baro başkanlarının katılım taleplerinin reddedilmesini isteyerek, olayın diğer adli vakalardan farklı olmadığını, tek farkının sosyal medyada gündem olmasından kaynaklandığını savundu. Yine İHD temsilcisinin dosya katılma talebi de mahkeme başkanı tarafından reddedildi.

Konya Katliamı davasının ilk duruşmasında, biri Konya Cumhuriyet savcısı olmak üzere aynı 3 savcı aynı anda görev aldı. Dedeoğulları ailesinden 7 kişinin 30 Temmuz’da katledilmesine ilişkin hazırlanan iddianamede, katil zanlısı Altun’un da aralarında bulunduğu Keleş ve Çalık ailelerinden 11 kişi hakkında “Canavarca hisle tasarlayarak yedi kişiyi kasten öldürme”, “Azmettirme”, “Yakarak mala zarar vermeye azmettirme” suçlarından hapis cezası isteniyor.

Duruşmada söz alan müdafi avukatı Ali Bozan duruşmadaki beyanların tutanaklara eksik alındığını belirterek, “Daha önce de yapılan beyanlar özet şeklinde alınmıştı. 13 sayfa olan tutanakta eksik bir şekilde tutulmuş. Biz eğer bu talebimiz kabul edilmezse tüm duruşmanın SEGBİS kayıtlarının alınmasını istiyoruz” dedi. Mahkeme heyeti Bozan’ın talebini reddetti.


Daha sonra sanık Mehmet Altun’un savunması alındı. Mahkeme Başkanının soru cevap şeklinde ifade almasına müdafi avukatları ‘sanığı yönlendiriyorsunuz’ diyerek itiraz etti. Altun savunmasında 12 yaşından bu yana Dedeoğlu ailesi ila aralarında husumet olduğunu söyleyerek, “Olaydan iki günce Dedeoğlu ailesi ile konuşmaya karar verdim. Daha önce yaşadığımız olayla ilgili gitmeye ve amaçlarını öğrenmeye karar verdim. Kendimi korumak için silah aldım. Şarjörler de çantadaydı onlarla birlikte aldım. Benzini neden aldığımı bende bilmiyorum. Evi yakmak gibi bir fikrim yoktu, olur da bir şey olursa diye yanıma aldım” dedi.

Olay günü Dedeoğulları ailesinin evine saat 18.00 civarı gittiğini söyleyen Altun, o gün kimseyle konuşmadığını, cuma namazını kıldıktan sonra silah ve benzin aldığını anlattı. Olaydan iki gün önce araç kiraladığını anlatan Altun, “Olay günü konuşmak için gittim, evde Barış isimdeki kişi yoktu. Onun da gelmesi için oradan ayrılıp tekrar geldim. Amacım hep beraber konuşmaktı. Yüzümde maske olmasına rağmen beni tanır gibi oldu. Sonra maskemi çıkardım. Sonra saldırmamaları için silahımı çıkardım. Sonra üzerime geldiler. Ya onlar beni öldürecekti ya da ben onları. Sonra ateş açmaya başladım” dedi.

Altun, Dedeoğlu aile üyelerine silah açtığı anda hareket eden bir kişiye de yeniden ateş açtığını anlattı. Olay yerinde yaklaşık 15 dakika kalan Altun, şöyle devam etti:

“Evde bulanan kamera görüntülerini silmek, delilleri yok etmek için evi ateşe verdim. Evin kapısını açıp benzin bidonunu atıp ateşe verdim. Daha sonra hemen olay yerini terk ettim. Araba kiraladığım firma beni arayarak çok hız yaptığımı eğer dikkat etmezse ceza kesileceğini söyledi. Ben böyle olmasını istemezdim. Pişmanım.”

İşsiz olmasına rağmen olay öncesi Ankara, İstanbul ve Eskişehir’de lüks otellerde kalması ve günlük bin ila dört bin lira arasında nakit avans çekmesini soran müdafi avukatın sorusunu yanıtlayan Altun, daha önce lüks otellerde kalmadığını ve ödemeyi kendi imkanlarıyla sağladığını söyledi. Olaydan günler önce düzenli olarak hesabına para yatıyor olmasına da yanıt veren Altun, eski iş yerinden paranın yatırıldığını savundu.

Müdafi avukat Öznur Vurgun ise Altun’un olay yerinden kaçtıktan sonra 4 gün geçmesine rağmen telefonunun açık olduğunu ve nerede şarj ettiğini sordu. Altun telefonunu şarj etmediğini iddia etti.

Ardından faillerden 12 Mayıs saldırısından hala tutuklu bulunan ve fail Mehmet Altun’un eniştesi Lütfi Keleş’in savunmasına geçildi. Lütfi Keleş de Ali Keleş de tutuklu bulundukları cezaevinden SEGBİS ile duruşmaya katıldı. Failler üzerlerine atılı suçlamaları reddeden Keleş’e suçu neden üstlendiğini soruldu. Keleş, “Ben de eşim de tutukluyduk ve birimizin çıkması için suçu üstlendim” dedi.

Keleş’in cezaevinde yaptığı bir konuşmada “Kürtler uslandı mı?” ibaresi geçen konuşmasının sorulması üzerine Keleş, ses kayıtlarına rağmen konuşmayı reddetti. Daha sora ise “Bizi yalan ifadelerle cezaevine soktular, ondan dedim” dedi

Avukat Karabulut’un sanık Mehmet Altun’un dijital medya hesabından gösterdiği silah fotolarını Lütfi Keleş’e sordu. Keleş ” Silahı bana gösterip güzel mi diye sordu. Mehmet içinde yaşar, gerisini bize söylemez” dedi. 

Daha sonra konuşan müdafi avukatı Hişyar Özalp ise “Neden telefon kaydında Kürtler ibaresini kullanıyorsun onların ismi yok mu, neden Kürtler diye ifade ediyorsun?” sorusunu yöneltti. Keleş yanıt olarak, “Benim tarlamda çalışan Kürtler var. Neden öyle söylediğimi hatırlamıyorum” dedi. 

Verilen aranın ardından duruşmada hazır bulunan Fail Yahya Çelik’in savunmasına geçildi. Mehmet Altun’u tanıdığını ancak yakın bir ilişkisi olmadığını belirten Çelik, katliamdan 17 gün sonra tahliye olduğunu ve Dedeoğlu ailesi ile bir husumetinin olmadığını söyledi. Çelik, “10 yıl önceki olaydan bu yana Keleşler ile Dedeoğulları konuşmuyordu. Doğrudan benimle alakalı bir sürtüşme yaşanmadı. Mehmet Altun’nun böyle bir şey yapacağı kimsenin aklıma gelmezdi” dedi. Olay gününe ilişkin konuşan Çelik, katliamın yaşandığını tarlada çalışan işçilerden öğrendiğini söyleyerek, ablası Ayşe Keleş’in yanına gittiğini ve Ayşe Keleş’in telefonundan polisi aradığını söyledi. 

Savunmasını bitiren Fail Yahya Çelik’e avukatlar soru yöneltti. Dava avukatları “Teslim ettiğin telefon bozuk telefon muydu?” diye sordu. Çelik, “Telefonumu tamirciye vermiştim teslim ettiğim o değil” dedi. Avukatın “Olayın yaşandığı gün Ayşe Keleş ile görüştün mü? ” sorusuna ise Çelik, “Evet yüz yüze görüştük. Tarlalarımız yakın olmasından kaynaklı çay içmeye gittim” dedi. 

Avukat Abdurrahman Karabulut’un, soruların ardından fail Veli Keleş’e, Ayşe Keleş ile arasında geçen “Neden kardeşin Mehmet Altun yardımcı olmuyor” konuşmasını ve Ayşe Keleş’in “Onun çocukları var” yönündeki konuşmasında neyi kastetmek istediğini sordu. Fail Veli Keleş ise soruya net bir yanıt vermedi.

Ardından tutuksuz yargılanan Ali Çalık’ın savunması alındı. Çalık, 12 Mayıs saldırısının ardından 94 gün cezaevinde kaldığını belirterek, katliamı değil, yaşadığı mağduriyeti anlattı. Katliam gününe ilişkin yaşadıklarını anlatan Çalık da olayı tarlada çalıştığı esnada öğrendiğini iddia etti. Çalık, “Tarlamızda çalışırken kendimizi köpeklerden ve yılanlardan korumak için tüfek taşırız. Olay yaşanmadan önce tarlada yılan bulunmuştu ve ateş ettik” dedi. Çalık 12 Mayıs tarihinde yaşanan olayın ardından 20 gün sonra tahliye olduğunu belirterek, cezaevinde görüşüne annesi ve eşinin geldiğini söyledi. Çalık, “Aileden çok kişi tutuklandığı için rica üzerine amcaoğlum Mustafa Çalık, haftada 500 TL para gönderdi” dedi. Failin ifadesinin aksine soruşturma dosyasında ve “Mahkeme” isimli whatsapp grubunun yazışmalarında tutuklu olan kuyumcu Ali Keleş’in düzenli para gönderdiği öğrenilmişti.  

Daha sonra tutuksuz yargılanan Ramazan Çalık savunma yaptı. Sonrasında ise “Mahkeme” isimli whatsapp grubunu kuran ve 12 Mayıs saldırısının ardından tutuklanan faillere düzenli para akışı sağlayan Ali Keleş savunma yaptı. Keleş, 12 Mayıs saldırısının ardından olayı duyduğunda yakınlarının yanına gittiğini ve dosya kapsamında hakkında takipsizlik kararı verildiğini ifade etti. Keleş, “Tüm aile tutuklandıktan sonra aileye yardımcı oldum. Çünkü sadece küçük çocuklar ve kadınlar kalmıştı. Banka hesapları vb. olmadığı için rica üzerine yardımcı oldum avukat sağladım” ifadelerini kullandı. 

Keleş, kurdukları whatsapp grubuna ilişkin ise şu ifadeleri kullandı:

“12 Mayıstan sonra dosyada neler olduğunu öğrenmek için grup kurdum. Çünkü herkes arıyor yazıyordu. Avukatla görüşe çok sayıda kişi gidiyordu. Avukat da kendisiyle bir kişinin muhatap olması gerektiğini söyledi. Bunun üzerine ben de avukatla görüşüp aile ile iletişim sağlamaya başladım. Tek-tek herkesi aramamak için de grup kurdum ve bilgileri oradan paylaştım. O nedenle grubun ismini mahkeme koydum” diye konuştu. Keleş ayrıca, olayı internetten öğrendiğini belirtti. 

Dava avukatı Abdurrahman Karabulut, whatsapp grubu ile ilgili Keleş’e sorular yöneltti. Karabulut Ali Keleş’e watsapp grubunda yazılan, “Kürtler evi satmış gidiyorlar. Bir Kürt bulduk aracı olması için” yönündeki mesajları hatırlatarak “Kimi aracı olarak buldunuz” diye sordu. Keleş , “Ben bir düğün ortamında duymuştum ismi. Aile de kötü durumdaydı. Ben de avukata bunun bilgilendirmesini yaptım” diye yanıtladı.

Savunmasına devam eden Çetin, 12 Mayıs tarihinde yaşanan  saldırısının ardından ailesinin Keleş ve Çalık ailesi hakkında şikayetçi olduğunu söyleyerek, “Öldüresiye dövülen bizimkiler ama koruma kararı alan onlar. Hepsinden şikayetçiyim. Hepsi organizeli. Aralarında da işsiz güçsüz olduğu için kurban olarak Mehmet Altun’u seçtiler” dedi.

Ardından katledilen Yaşar Dedeoğullarının kardeşi Ayfer Karasu konuştu. Karasu tehdite uğradıklarını belirterek, “Kürt oldukları için hep hakaret ve saldırıya uğradıklarını söylüyordu. Peşlerini bırakmıyorlardı. Herkes hak ettiği cezayı alsın. Aralarında kurban seçmişler ama hepsinin cezalandırılması gerekiyor” dedi.

Katledilen Yaşar Dedeoğulları’nın kardeşi Ömer Rıfatoğlu, söz alarak faillerin katliamdan haberlerinin olmadığını söylemesine tepki gösterdi. Rıfatoğlu’ nun konuşmasına salonda bulunanlar alkışlarla destek verdi. Rıfatoğlu, ” Onlar kış uykusunda mıydı da haberleri yoktu? Adalet yerini bulsun. Biz komşudur dedik ama böyle mi olması gerekiyordu. Burada oturup arkalarına bakıp sırıtıyorlar. Arkalarına bakmasınlar” dedi. Sonrasında konuşan diğer müştekiler de şikayetçi olduklarını vurguladı.

Ardından dava avukatlarından Atilla Kart söz alarak dosya kapsamında konuştu. Avukat  Kart adaletin tecelli edeceği bir yargılama olmasını dileyerek konuşmasına şöyle devam etti:

“Soruşturma aşaması sakatlandı. Bize göre iddianame sakat bir iddianame. Ülkedeki siyasi iklimi de ifade ederek bir değerlendirme yapmak istiyoruz. Maddi gerçeğin yani azmettirenlerin ortaya konması gerekiyor. Siyasi atmosferin ortaya konması gerekiyor. Bu sizin görevinizi aşıyor biliyoruz ama topluma cevap verilmesi gerekiyor. Burada daha farklı bir şey tartışıyoruz. Yurttaşlar arasında ayırım yapmadan genel bir değerlendirme yapmak istiyoruz. Bunu yaparken de bir taraftan insan haklarını ve bunun yanında yaratılan ırkçı iklimi anlatmamız gerekiyor. Bu katliam insanlığa karşı suç niteliğindedir. Türkiye’de bu ırkçılığın tırmandırıldığı bir sosyo kültürel etki yaratıldı. Dedeoğulları ailesi 30 yıl önce Kars’tan daha güven Dedeoğulları’nın bir süre sonra çevreden “Kürt aile” olarak tanımladıklarını bildiklerini söyleyen Kart, “Ama buna dair birşey yapmıyorlar, art niyet aramıyorlar ve yaşamlarına devam ediyorlar. 20-30 yıl öncesine gitmeye gerek yok. 12 Mayıs’a gidelim. ‘Kasten adam öldürmeye teşebbüs’ dosyası var 8 ağır ceza mahkemesinde. Oraya dair tutanak var. Bu tutanağa göre mağdur Serpil çığlık üstüne çığlık atıyor. Devletin yetkili kurumlarını arıyor. 22 dakikada 18 kez arıyor. ‘Odunlarla saldırdılar çabuk gelin, yaralılar’ var diyerek çığlık atıyor. Kolluğa verdiği ifadesinde de doğruluyor. Saldırganların isimlerini hangisinin hangi darbeyi vurduğunu aynen anlatıyor. Yoldan geçen biri de aynı şekilde polisi arayarak yardım istiyor” dedi.

Katledilen Serpil Dedeoğulları’nın İçişleri Bakanlığına yazdığı mesajı hatırlatan Kart, şöyle devam etti:

“Bakanlık birşey yapmıyor. Aynı şekilde Yaşar Dedeoğulları da CiMER’e yazıyor ve saldırıya dair fotoğrafları gönderiyor. O fotoğrafları ben de basından gördüm. O fotoğrafları gören herkes saldırının vahimiyetini görebilirdi. Saldırıdan 2 ay sonra devlet harekete geçiyor ama etkili korumanın yapılmadığı görünüyor” dedi. 12 Mayıs saldırısından sonra etkin soruşturmanın yapılmadığını dile getiren Atilla, “Yetkililer iş birliği yapmıştır ve katliamın önü açılmıştır. Cumhuriyet savcısı tarafından polis amirine yazılan bir talimat var. Demiş ki, ‘kolluk olarak olaya dair olay yeri incelemesi yapmamışsın, talimatın gereğini yap 10 gün içinde yerine getirmezsen suç duyurusu yapacağım’ diyor. “

Savcı tarafından yazılan bir talimatta yapılan tahkikattan rahatsız olduklarının belirtildiğini ifade eden Kart, “’Sen olay yerinde inceleme yapmamışsın yeteri kadar’ diyor. Başsavcının bu uyarıdan yasal gereğini yapmadığını görüyoruz. Kolluğun bu yazıya cevap verip vermediği dosyada yok” diye belirtti.Bir diğer hususun delillerin toplanmadığı olduğunu söyleyen Atilla, “Bu savcının tahliye konusunda önerilerde bulunduğu mahkeme isimli whatsapp grubunda yer alıyor. Bu metinden saldırının tertipli olduğu ve bundan haz aldıkları belli oluyor. Savcı ve Vali görev ihmali yaptı” dedi.  

Emniyetin ihmaline işaret eden Kart, “Dedeoğulları’nı korumayan kolluk istediği zaman istediği yere yetişebiliyor. Çetin, Meram karakoluna ailesinin ifadesini nasıl aldığını soruyor. Meram karakolu da ‘7 kişi dizilmişti karşımda kafaları kolları sarılıydı öyle aldım ifadelerini’ diyor. Çetin de diyor ki ‘Kardeşim Barış ve Serpil hastanedeydi 7 kişinin karşınızda olması mümkün değil.’ Bunun üzerine Emniyet il müdürlüğü Meram karakolunun yalan söylediğini anlıyor ve soruşturma başlatıyor. Kamera kayıtları olmasaydı olay faili meçhul olarak kalacaktı. Biz adeta canlı yayında katliam görüntüleri izledik” dedi.

Avukatların savunmaları sırasında fail avukatlarına tepki gösteren Çetin Dedeoğulları, “Nasıl insanları savunuyorsunuz” dedi. Ardından salonda bulunan aile yakınları da fail avukatlara tepki göstererek, “Nasıl avukatlık yapıyorsunuz” dedi. Salonda yaşanan gerginlik üzerine polis aile yakınlarını salondan dışarı çıkarırken salonda bulunan avukatlar, aile yakınlarının polis tarafından salondan yaka paça çıkarılmasına tepki gösterdi.

Salonda yaşanılan gerginliğin ardından sözlerini sürdüren Kart , “Zanlı Çetin’in Konya’dan çıktığını öğrendikten sonra katliamı yapıyor. Zehra Altun’un ifadesine dikkat çekiyorum. Düzenli bir iş olmayan zanlı 116 bin TL borcu var hiç işi yok ama 126 bin TL kredi çekiyor. Mehmet Altun aile üyeleriyle iki ay konuştuğuna dair kayıt yok. Kayıt ancak savcılık ve emniyet eliyle silinebilir” şeklinde konuştu. Fail Mehmet Altun’un diğer kardeşi Fatma’nın eşi Mehmet Güven’ işaret eden Atilla, “Mehmet Güven’in Keleş ailesiyle yakınlığı dikkat çekti. Keleş,  Altun ve Çalık ailesi arasında yakın kan bağı var ve yakım işbirliği içindeler” dedi. Avukat Kart sözlerini şöyle sürdürdü:

“12 Mayıs saldırısı sebep, 30 Temmuz katliamı ise bir sonuçtur. Bu çerçevede 8 Ağır Ceza Mahkemesi’nde bulunan 12 Mayıs saldırısı dosyası ile bu dosyanın birleştirilmesini talep ediyoruz. Delillerin karartıldığı açıktır. Cumhuriyet savcıları hakkında meslektaşım HSK’ya suç duyurusu yapmıştır. O suç duyurularının akıbetinin sorulmasını talep ediyoruz. Gerekli yasal usul ve işlemlerin yapılmasını talep ediyoruz. “

Ardından söz alan dava avukatı Özüm Burgun, soykırım suçlarına dair kanun maddelerine dikkat çekti. Burgun şöyle konuştu:

,”30 Temmuzda şöyle bir durum oluyor. Sürekli Kürtlerin adı geçiyor. Burada müştekiler Keleş ve Çalık ailesi diye ifade ediyor. Ama sanıklar Kürt kavramını kullanarak ırkçılık ve ayrımcılık üzerinden söz kuruyor. Fail benzin alıp gidiyor. Barış istediğini söyleyen biri benzin alıp evi yakıyor. Bu da organizeli olduğunu gösteriyor ve soğukkanlılıkla katliamı gerçekleştiriyor. Hakîm Dal olayı bu katliama zemin sundu. Belki medya belki de verilen diğer kararlarla bu ayrımcılık pekişti. Bu dosya bir soykırım dosyasıdır. Orada hedef gösterilmiş.”

Kaynak: Artı Gerçek / Seda Taşkın