Melbourne Anarşist Komünist Grubu (MACG) son günlerde gündemde olan İsrail’in Gazze’ye yönelik olası kara saldırısına dair bir bildiri yayımladı. Halen Gazze’ye yönelik, soykırıma doğru evrilen katliamlarını füze ve hava saldırılarıyla sürdüren İsrail’in kara saldırısına karşı müdahale çağrısını yineleyen MACG, İsrail’in vermiş olduğu Gazze’nin kuzeyinin boşaltılması ültimatomunun, Filistin’i sömürgeleştirerek, Filistin halkını ezen ve 1948’den bu yana inşa edilen apartheid rejiminin dramatik bir şekilde tırmandırılmasını temsil ettiğini belirtti.
İsrail saldırganlığına karşı, Filistin işçi sınıfının direnişiyle enternasyonal dayanışmaya vurgu yapan MACG, HAMAS’ın da Filistin işçi sınıfını baskılayan ve İran’daki otoriter rejimle işbirliği yapan yapısına dikkat çekti. MACG hem İsrail’i, hem de HAMAS’ı Filistin işçi sınıfının özgürlüğünün duran varlıklar olarak tanımladı. HAMAS’ın varlığının, İsrail saldırganlığının bir sonucu olduğu tespitinde bulunan MACG, Filistinlilerin kurtuluşu için enternasyonalist sınıf mücadelesini işaret etti.
Filistin işçi sınıfının kendi topraklarında, Siyonizmin etno/dini/milliyetçi ideolojisi tarafından en çok ezilen kesim konumuna getirildiğini belirten MACG, İsrail’in kapitalist sınıfının, İsrail işçi sınıfını da sömürdüğünü ifade etti. Filistin’de sendikaların 16 Ekim’de yaptıkları, İsrail’in silahlanmasına karşı enternasyonal sınıf dayanışması çağrısını hatırlatan MACG, 2021’de Kudüs’ün Şeyh Cerrah Mahallesi’nde başlayan İsrail saldırıları sırasında +972 adlı dergiye verdikleri makaleden alıntı yaptı: “Filistin işçi sınıfı arasında güçlü bir politik farkındalık var. Gösterilerin en önemli özelliği, siyasi partiler ya da kişiler tarafından değil, genç Filistinli eylemciler, mahalle komiteleri ya da tabandan gelen kolektifler tarafından organize edilmesidir. Gerçekten de bu eylemcilerden bazıları, siyasi elitlerin protestolara katılmasını açıkça reddediyor ve onların fikirlerini ve örgütlerini evcilleştirilmiş, modası geçmiş olarak görüyor. Ancak bu potansiyel, Filistinlilerin varlığını İsrail’in önünde tehdit olarak gören ve onları istenmeyen nüfus olarak tanımlayan İsrail’in saldırganlığıyla eziliyor.”
İsrail’deki sendikaların Filistinli ve Arap işçileri dışladığını belirten MACG, dolayısıyla Filistinli ve Arap işçi sınıfının mevcut hiyerarşinin en altında olduğunu ifade ediyor. MACG, benzer bir ırkçı ayrımcılığın Yahudi işçi sınıfı içinde de yaşandığını hatırlatıyor. Bu ayrımcılığın da Kuzey Afrika ve Ortadoğu Yahudilerini kapsayan Mizrahilerin, Doğu Avrupa kökenli Yahudiler olan Aşkenazilere göre daha yoksul olarak belirginleştiği vurgulanıyor. Bunun da onları, yerleşim adı altındaki işgali yaygınlaştıran İsrail devletinden, Filistin topraklarına yerleşmek için teşvik almaya ittiğini belirten MACG, böylece İsrail’in işçiler arasında ırkçı bir katmanlaştırma yaratarak, hem işçilerin birliğini engellediğinin, hem sömürgeciliğini devam ettirdiğinin, hem de kapitalist sistemini sürdürdüğünün altını çiziyor. Bununla birlikte ulus-devletin, işçi sınıfı içindeki belirli grupların dışlanması ve sömürülmesine dayandığı belirtiliyor.
Bildiride devamla, “Bu nedenle, Filistin işçi sınıfının İsrail devletine karşı direnişinin desteklenmesini, bölgedeki devrimci bir hareketin önkoşulu olarak görüyoruz ve böyle bir hareketin, İsrail işçi sınıfının lehine İsrail devleti ile ittifakı reddetmesini gerektireceğine inanıyoruz.” ifadelerine yer veriliyor, ancak Yahudi işçi sınıfının, Filistin işçi sınıfına göre maddi ayrıcalıklı statüsünden kaynaklı şovenizm nedeniyle bunun şimdilik pek mümkün görünmediği belirtiliyor.
HAMAS’ın, İsrail devletinin Filistin işçi sınıfına uyguladığı terör ve baskı ortamı bağlamında faaliyet gösterdiğini hatırlatan MACG, örgütün popülaritesindeki artışın Filistin işçi sınıfının örgütlülüğünün, İsrail ile birlikte bastırılmasını işaret ettiğini belirtiyor. Gazze’de var olan korku dolu ve maddi yoksulluk içindeki durumun HAMAS benzeri yapıların otoritelerini yayabileceği uygun bir ortamı hazırladığını belirten MACG, “Gazze halkının tarihsel olarak İsrail devleti tarafından maruz kaldığı şiddetin düzeyinin bir göstergesi olduğunu anlamak için bunun açıkça belirtilmesi gerek. Bu, Hamas’ın nüfuzunu kaybedebileceği koşulları yaratmak için İsrail devletinin şiddeti artırması değil, durdurmasının gerekli olduğunu anlamamızı sağlıyor.” ifadelerine yer veriyor.
MACG’nin “The Situation in Gaza-Gazze’de Durum” başlığını taşıyan bildirisi şu cümlelerle sonlanıyor: “…Filistin işçi sınıfının, devrimci mücadele yöntemi de dahil olmak üzere İsrail devletine direnme hakkını ve gerekliliğini teyit ediyoruz. Öncelik, silahlı meşru müdafaa ve kendisini milliyetçi güçlerden ayırabilecek devrimci bir işçi hareketinin inşasıdır. Bu teyit, direniş ve mücadeleyi ilerletmeyen, HAMAS’ın sivilleri kasıtlı olarak hedef almasının kınanmasıyla birlikte var olabilir. Bir devletin veya devletlerin varlığına dayanarak önerilen herhangi bir çözümün, eninde sonunda baskıcı sınıflı toplumları devam ettireceğine inanıyoruz. İşte bu nedenledir ki, ulusal bir bayrak altında kurtuluş fikrini reddediyor ve uluslararası işçi sınıfını, Filistinlileri desteklemek ve savunmak için örgütlenmeye çağırıyoruz.”