2021’in Sonunda Yunanistan’da Anarşist Harekete Bir Bakış (Çev. Umut Adnan Aydemir)

2021’in Sonunda Yunanistan’da Anarşist Harekete Bir Bakış (Çev. Umut Adnan Aydemir)

CrimethInc tarafından hazırlanan, Yunanistan’daki anarşist hareketlere, toplumsal olaylara 2021 yılının getirdiklerini ele alan makalenin çevirisini sizlerle paylaşıyoruz. Hazırlanan makalenin Yunanistan’daki anarşist hareketi anlamak ve koronavirüsün, karantinanın, yaşanan büyük orman yangınlarının toplumsal muhalefete olan etkisini anlamak açısından önemli bir makale olduğunu düşünüyoruz.

2021’in Sonunda Yunanistan’da Anarşist Hareket

Yunanistan’da sağcı Yeni Demokrasi hükümeti mülteciler ve anarşistler hedef alan bir baskılama kampanyası başlatarak 2019 yazında iktidara geldi. İlerleyen sonbaharda, COVID-19 pandemisi Yunanistan’ı vurarak Yeni Demokrasi’nin baskıyı artırmasına neden oldu. Yine de anarşistler geçen iki ay içerisinde saldırı pozisyonuna geçerek hatırı sayılır bir direnç gösterdiler.


Kasvetli Bir Durum

Bizim de belgelediğimiz gibi, Yunanistan’da otoriteler stratejik olarak karantinayı mültecilere zulmetmek ve toplumsal hareketleri bastırmak için kullanmıştı. Geçen nisan ayında yazdığımız gibi:

“Hastanelerden mahrum bırakan ve polisin ve ordunun bütçesini artıran hiçbir karantina halkın sağlığını korumayı hedeflemez. Böyle bir karantina ancak bir otoriterlik deneyi olabilir.”

En son Atina hakkında yazdığımızda, yangınların neden olduğu yükselen alevlerle her şey isle kaplanmıştı. O zamandan beri devlet, Atina’daki İklim Krizi Bakanlığı önünde eylem yapan grevdeki itfaiyecilere saldırmıştı. Polisin rastgele ses bombaları atması sonucu bir kişi parmağını kaybetmiş ve belirgin bir ironi duygusu olmadan itfaiyecilere tazyikli suyla saldırılmıştı. İtfaiyecilere verilen sözde kahramanlık statüsü, alevler söndürüldükten sonra onları korumamıştı; devlet karşılıksız yardımı sadece polis ve ordu için sağlıyordu.

Oransal konuşmak gerekirse Yunanistan’ın COVID-19 kayıpları dünya üzerinde en yüksek seviyedeydi, ama hükümet ülkenin sağlık altyapısının harcanması karşılığında polis ve ordunun bütçesini artırmaya devam etti. Habercilik yıllarımız boyunca bu yolla devletin baskı aracını modernize ettiğini varsaymıştık, ama bu özellikle pandeminin ortasında gerçekleşiyor. Daha önce haber yaptığımız bir olaydaki gibi, devlet bir balık avı gezisinde DNA’larını talep ettiğinden, on dört kişilik bir anarşist grubu bu sürecin mağduru konumundadır.

Kaçan mülteciler ve göçmenler Yunanistan’da kendilerine yeni bir yol çizmeye çalışıyorlardı. Yunanistan’ın Ege Denizi’nde sınır kontrol önlemlerinin mültecilere olan planlı sonuçlarıyla trajik boğulmalar artık sıradan olaylar haline geldi. Ortalama gelir, eşi benzeri görülmemiş enflasyona göre durgun kalırken devlet aygıtında yozlaşmalar devam ediyor.

Her şeye rağmen anarşist hareket bir buçuk yıl süren karantinalardan, baskılamadan, belirsizlikten sağlam çıktı. Empoze edilen izolasyon ve sessizlikten sallanarak çıktık.

Nikos Sabanis’in Katledilmesi

23 Ekim’de, polis Atina’da 20 yaşındaki bir adamı kovalayıp katletti. Nikos ve diğer iki çingene genci, sözde bir araba çalmış, onunla gezintiye çıkmış ve polis çevirmesinde durmamıştı. Polisler yüksek hızlı bir kovalamaca başlatmış, hedeflerinin çingene gençleri olduğunu telsizlerinden anons etmişlerdi.

Çingeneler tarihsel olarak Avrupa çapında marjinalize edilmiş bir topluluktur. Yunanistan’da Atina’nın dışındaki gecekondularda ve ülkenin başka yerlerindeki benzer kamplarda yaşarlar. Sistematik olarak marjinalize edildikleri Yunan toplumunda yoğun polis saldırısıyla karşı karşıyadırlar.

Polislere trafikteki potansiyel tehlike sebebiyle arabayı kovalamayı bırakmalarının emredildiği gerçeğine rağmen, polisler üç genci kovalamış, araca 38 el ateş etmiş ve Nikos’u katletmişlerdi. Saldırının video kayıtları ortaya çıkmıştı; aynı zamanda yaralandığı iddia edilen polisler hiçbir yaralarının olmadığını itiraf etmişlerdi.

Cinayet ülke çapındaki çingene toplumlarında bir hareketlilik yaratmış ve tüm Yunanistan’da eylemlerin fitilini ateşlemişti. Çingene gençleri polise taşla karşılık vermiş ve büyük otoyollarda devasa yanan barikatlar kurmuşlardı. Cinayetin sorumlusu polis hiçbir cezayla karşılaşmadı; ölümcül güç kullanımına ilişkin ilk savcılık duruşmasında faşistler onu cinayet için alkışlamıştı.

Birleşik Devletler’de polis her gün ortalama üç kişiyi katlediyor, ama buna rağmen polis cinayetleri Yunanistan’daki kadar yaygın değil. Yeni Demokrasi’nin yeni “kanun ve düzen”inde, otoriteler Birleşik Devletler modelini daha da geliştirmeyi hedefliyorlar. Bu durum ateşlenen mermilerin sayısı ve olaya karışan yedi polis aleyhindeki suçlamaların olası reddi de dahil, polislerin Birleşik Devletler ve Brezilya’da olduğu gibi ceza almaktan korkmadan katliam yapması için hayali bir yetki ortaya çıkaracak. Adaletin devlet mahkemesinden yükseleceğine inanmıyoruz; polisler için “nitelikli dokunulmazlığın” olmayışı, Yunanistan’da daha önce caydırıcı olarak istedikleri gibi katliam yapmalarını önlüyordu.

Ne yazık ki çingene halklarına karşı Yunan medyasına özgü ırkçılık sonucu, bu dava manşetlerde yalnızca kısa bir süre kaldı. Bu cinayete neredeyse sadece anarşist gruplar ve çingene halkları tarafından cevap verildi. 

17 Kasım

17 Kasım eylemleri, 1973’te askeri cuntanın Eksarhia’daki Politeknik Üniversitesi’ni işgal edip alanlarını geri alan veya diktatörlüğe bir şekilde direnen en az 23 kişiyi katlettiği günün anma eylemi olarak yapılır. Yunanistan’daki üniversitelere uygulanan, polisin üniversiteye girmesini engelleyen iltica yasaları bu olayla beraber çıkarılmıştı. Pinochet’in cuntası sırasında öğrencilere uygulanan katliam ve işkenceye cevap olarak üniversite iltica yasalarının tanıtıldığı Şile’deki gibi, Yunanistan devleti de bu iltica yasalarını sağcı Yeni Demokrasi partisi 2019’da iktidara gelene kadar işletmişti.

17 Kasım gösterileri öncesinde Exarchia’daki Politeknik’in işgali esnasında “İsyanlar müzelere sığmaz. 1, 2, 3, bir sürü Politeknik.” yazılı bir pankart.

Molotof kullanmanın cezasını artıran yeni yasalar 17 Kasım’dan hemen önce devreye sokuldu. Bu her zaman cezalandırılan bir suç olmuşken, Yunan polisi ve mahkemeleri daha önce molotof kokteyllerini onu kullananların uzun yıllar hapis yatabileceği Birleşik Devletler’deki Eric King davasında olduğu gibi ayrı bir suç olarak ayırmıyordu. 17 Kasım’ın öncesinde gelen yeni kanunlar molotof kullanan kişilere 3 yıldan başlayan hapis cezası getirdi. Duruma bağlı olarak bu ceza 10 yılı bulabiliyor.

2020’deki karantinalarla artan baskılara rağmen 17 Kasım’da tüm ülkede eylemler gerçekleşti.

Halkın işgaller yapacağını düşünerek polis güçleri tüm ülkedeki üniversitelere dağıtılmıştı. Buna rağmen, 17 Kasım’ın öncesindeki günlerde anarşist örgütler ve oluşumlar için bir toplanma merkezi olarak yıllarca faaliyet göstermiş olan Eksarhia’daki Politeknik’in GINI binasını insanlar yeniden işgal etmişti. Üniversite ilticasının ve karantinanın birleşimi, üniversitenin ve devletin bu alanı hareketin elinden almasını sağladı, ama insanlar bu binayı yeniden işgal ederek 17 Kasım’a giden süreçte devrimci etkinlikler yaptılar.

Atina’daki eylemlerin binlerce insanı kendine çekmesiyle beraber 17 Kasım’da büyük eylemler gerçekleşti. Yüzlerce çevik kuvvet devasa anarşist bloğun etrafını çembere alma stratejisiyle sardı.

O gece, Yunanistan’ın her yanında çatışmalar gerçekleşti. Devletin şehrin merkezine 6000 polis yerleştirmesine rağmen, inanılmaz bir şekilde küçük gruplar Eksarhiya’daki tarihi Politeknik’in yakınında polisle çatıştılar. Polis Atina’da en az on gözaltı yaptı.

O gece çatışmalar Yunanistan’ın en büyük ikinci şehri olan Selanik’te de gerçekleşti. Selanik’teki ana yürüyüşün sona ermesiyle beraber, bu tarihi günü ananlar polise taşlar ve molotoflarla karşılık verdi.

Patras gibi daha küçük şehirlerde de ufak çatışmalar yaşandı.

6 Ocak

6 Ocak eylemleri, Eksarhiya mahallesinde polis tarafından katledilen 15 yaşındaki anarşist Alexandros Grigoropoulos’u anmak için yapılır. Bu cinayet, tarihi bir isyanın kıvılcımı olmuştu.

Atina’da polis 6 Aralık’ta noel ağacını korumak için dizilmişti.

Bu yıl devlet virüsü baskının her türlüsünü uygulamak için bahane olarak kullanırken, 6 Aralık hareketin empoze edilen izolasyon ve karantinadan uyanışını gördü. Ülke çapındaki benzer yürüyüşlerle beraber Atina’da devasa bir yürüyüş gerçekleşti.

İnanılmaz bir şekilde, yoğun polis ablukasına rağmen eylemcilerin barikatları aşıp taşlarla polisleri uzaklaştırmasıyla ana yürüyüş Eksarhiya mahallesine girmeyi başardı. Polis sonrasında apartmanlara girerek ve rastgele kişileri gözaltına alarak mahalleyi işgal etti.

Selanik halkı da aynı şekilde polise karşı güçlü bir direniş örgütledi. Benzer şekilde Volos, Patras gibi çeşitli kasaba ve şehirlerde de halk yürüyüşler gerçekleştirdi ve bu şehirlerin bazılarında da ufak çatışmalar yaşandı. 

6 Ocak’a hazırlık süreci esnasında, 27 Kasım’da bazı kişiler Atina’da bulunan Acropolis polis istasyonuna molotoflarla saldırı gerçekleştirdi. Bu eylemin bildirisi aynı zamanda insan kaçakçısı ve tecavüzcü polis Dimitris Bougioukos’a karşı yapılan başka bir eylemi de üstleniyordu. Molotof kokteylini cezalandıran yeni yasalar devreye sokulduktan yalnızca haftalar sonra turizm başkenti Atina’daki polis merkezini hedef alan bu eylem, 6 Aralık eylemleri öncesinde cesareti yükseltmek için yapılmıştı.

6 Aralık sabahı öğrenci yürüyüşünden kalan, “G. Floyd, N. Sampanis. Perama’dan Amerika’ya polis katlediyor.” yazılı yazılama.

Güçlü çatışmaların gerçekleştiği o günlerde, Atina’daki polis güçleri Selanik ve Patras’taki polislerden daha fazla sayıda ve daha donanımlıydı. Sonuç olarak kolaylıkla söylenebilir ki o şehirlerdeki çatışmalar daha ileri bir noktaya taşınmıştı. Buna karşın halkın devasa polis baskısına rağmen direnişi büyütmeye devam etmesi etkileyiciydi.

17 Kasım ve 6 Aralık eylemlerinde halkın tüm ülkede gösterdiği cesaret ve azim, bizim hareketimizin direncini göstermektedir. Bu iki gün, Yunanistan’daki günümüz anarşist hareketinin tarihsel temelini onurlandırmakta ve kavganın ateşini büyütmeye yardımcı olmaktadır. Yeni Demokrasi’nin “kanun ve düzen” politikaları ve pandemide devletin otoriter oportünizmine rağmen halk bu tarihleri cesaret ve başkaldırıyla andı.

Göçmen ve Mülteciler

Savaşın, pandeminin ve iklim değişikliğinin bir sonucu olarak, göçmen krizi trajik bir şekilde sürüyor. Dünya manşetleri, Başkan Alexander Lukaşenko’nun göçmenleri Avrupa Birliği sınırında piyon olarak kullandığı, ama göçmenlerin burada da hem karada hem denizde çaresiz yolculuklarına devam ettiği Polonya ve Belarus arasındaki çirkin vekalet savaşına odaklanmış durumda. Yeni Demokrasi iktidara gelmeden çok önce başlayan, kurumsal yapıların ve ırkçıların göçmenleri hedef aldığı Yunanistan’da gerçekleşen pogromları, sınır kontrol prosedürlerini ve göçmenlere yönelik gözaltıları sürekli haberleştirdik. Bu haberler Türkiye’den geçen göçmenlerin botlarına ateş edilmesini ve geri yollanmasını, yüzen sınır duvarları inşa edilmesini ve zulmün başka çeşitli yollarını içeriyor. Ne var ki bu saldırılar, göçmenleri Türkiye’den Ege Denizi’ne geçmek için yeni ve daha tehlikeli yollar denemeye itti.

Bu yıl yurtdışından Avrupa’ya geçmeye çalışan 1600’den fazla kişi boğularak yaşamını yitirdi. Sadece 2021’in Noel haftasında bile otuz kişi boğuldu ve birçoğu kayboldu. Faşistlerin veya polisin göçmenlere yapacağı hiçbir şey, onların kaçtığı, kendi içinde büyük oranda bugüne dek sürmüş olan Avrupa sömürgeciliğinin bir sonucu olan durumlardan daha kötü değil. Avrupa kaynak çıkarma, savaş çığırtkanlığı ve vurgunculuk projelerinin mağdur tarafında olanları dışlamaya adanmış ırkçı bir kale olmaya devam ediyor.

Sonuç

Yunancada basitçe “O” olarak bilinen Omikron varyantı, basının söylediği üzere buraya henüz geldi. Yaşadıklarımızdan sonra pandeminin bu ülkede daha ne kadar kötü hale gelebileceğini tahmin etmek zor.

Kadın cinayetleri ve patriyarkaya karşı eylemler Yunanistan’da devam ediyor. COVID-19 pandemisi, ev içi şiddeti ve kadın cinayetlerinin artmasına neden olarak, ülkenin Ortodoks kilisesinin gelenekleriyle bağlantılı olan erkek şiddeti pandemisini vurguladı.

Geçtiğimiz yılın bütün zorluklarına; karantinaya, apokaliptik yangınlara ve anarşistlere, göçmenlere ve tüm ezilenlere karşı baskıyı artırmak için çabalarını iki katına çıkaran bir hükümete rağmen, hala sokaklardayız. İşgal evleri olası tahliyelerle karşı karşıya, ama insanlar aynı zamanda yeni işgal evleri kuruyorlar. Daha önce haberleştirdiğimiz devlet baskısı davaları sürüyor, ama insanlar burada sert bir direnişle dayanışma gösteriyor.

Yunanistan’da 2021 yılındaki mücadeleler hakkında daha fazla bilgi için, Prosfygika işgali tarafından hazırlanan bu haberi öneriyoruz.

Herkesi Yılbaşı Gecesi’nde hapishane önlerinde tutsaklarla dayanışma göstermek için eylemlere çağırıyoruz. 2022 yılının kapitalizmin neden olduğu tüm zorluklara rağmen direniş yılı olmasını diliyoruz. Geçtiğimiz yılın karantinalarından sonra, buradaki hareketin her zaman varolacağını görmek bizi tarif edilmez bir umutla dolduruyor. Devlete ve kapitalizme karşı mücadele eden herkesle devrimci dayanışma!

-Anonim Anarşist Sesler

Atina, Aralık 29, 2021

6 Aralık sabahı öğrenci yürüyüşünden kalan, “Aralık’ın ateşi hiç sönmüyor. Devlet katlediyor, unutmak yok, affetmek yok.” yazan yazılama.

Çeviri: Umut Adnan Aydemir