Rusya ve Ukrayna arasında uzun yılladır süren gerilim önce, dozu hızla artan bir krize dün sabah saatleri itibarıyla da Rusya Federasyonu’na bağlı askeri birliklerin saldırılarıyla fiili savaş haline dönüştü. Rusya, ABD-AB-NATO ekseniyle yakın ilişkileri nedeniyle, Ukrayna’nın NATO’ya olası üyeliği üzerinden saldırganlığını gerekçelendiriyor. Batı devletlerinin de Ukrayna’yı NATO-AB üyeliği ve enerji ticareti/transferi üzerinden militarist-kapitalist vaatlerle motive ettiği savaşın 2013 yılı sonlarına uzanan bir arka planı var. Bu bağlamda Rusya’nın eski SSCB sınırlarındaki NATO varlığını ilhakçı ve saldırgan politikaları için araçsallaştırdığı belirtilmeli. Bunun yanı sıra, benzer kültürlere ve ortak tarihsel geçnişe sahip Ukrayna ve Rus halklarının, imparatorluk devletler döneminden Çarlık Rusya’sına, SSCB iktidarından Soğuk Savaş sonrası dünya konjonktürüne, devletlerin hegemonya savaşlarında birbirlerine düşmanlaştırılmak istenmeleri gerçeği ortada.
Ortak Tarihten Milliyetçiliğe: Kievskaya Rus
Rus, Ukrayna ve Belarus halklarının kökenlerini dayandırdığı ve 9 ila 13 yüzyıl arası hüküm süren Kiev Knezliği (Dükalığı), bugün devletlerin kışkırtmalarıyla savaşın eşiğine getirilen iki halkın ortak tarihini oluşturuyordu. Bugün Ukrayna’nın başkenti olan Kiev’de kurulan ve üç halkın federatif bir yapıyla hayata geçirdiği bu ortak tarih, içinden geçilmekte olan çatışmalı süreçte hem Rus hem de Ukrayna milliyetçileri tarafından kendi tarihlerinin bir parçası ve milliyetçi bir anlatısı olarak görülmek isteniyor.
Brest-Litovsk Sonrası İşgal, Makhnovşçina ve “Ayrıcalıklı Cumhuriyet” Ukrayna
Birinci Dünya Savaşı’nın 1918’de sona ermesinnin ardından Bolşevik Rusya ile Alman İmparatorluğu arasında Brest-Litovsk Anlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya göre Almanya-Avusturya birlikleri Ukrayna’yı işgal etti. İşgale karşı, Ukrayna’nın kırsal bölgelerindeki özgür komünlerden isyan başlatan anarşist Makhnovşçina hareketi, işgalcilerin yönetime getirdiği kukla hükümeti devirdi. Ancak Aralık 1918’de Kızıl Ordu birlikleri, Makhnovistleri Bolşevik Parti ve onun iktidarıyla, Kızıl Ordu’nun militarist otoritesi hakimiyeti altına almak üzere Ukrayna’ya hareket etti. Ekim 1920’de Makhnovşçina ile Bolşevikler arasında imzalanan ateşkes anlaşması sonrası Makhnovistler Beyaz Ordu’ya karşı büyük bir taarruz başlattı. Üç hafta süren çatışmaların ardından Makhnovistler kesin bir zafer elde etti. İktidarları önündeki önemli bir engelin ortadan kalktığını gören Bolşevikler ise, ekim ayındaki ateşkesin üzerinen bir ay geçmeden Makhnovistlere saldırı başlattı. Tüm Ukrayna’ya yayılan savaş, Ağustos 1921’de Makhnovşçina’nın yenilgisiyle sonuçlandı.
1919’da, Bolşeviklerle Makhnovşçina arasında süren çatışmalı dönemde fiilen kurulan Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti 1932/33 ve İkinci Dünya Savaşı’nın gerçekleştiği 1939-45 gibi iki önemli tarihsel kırılma yaşadı. Holodomor (Açlık felaketi) adı verilen bu kırılmalardan ilkinde, 1932-33 yıllarında Ukrayna, Belarus, Kuzey Kafkasya, Volga, Güney Ural, Batı Sibirya ve Kazakistan’ın kuzeyinde kitlesel ölümler yaşandı. En az 5 milyon insanın yaşamını yitirdiği Holodomor’a salgın hastalıklar, kuraklık sonucu yaşanan kıtlığın neden olduğu savunuluyor. Ukraynalı tarihçiler ise bu kadar sayıda insanın yaşamını yitirmesini, SSCB’nin tarım politikalarında hayata geçirilen dönüşüm sonrası ortaya çıkan kıtlık başta olmak bazı sorunlar nedeniyle, soykırım girişimi olarak tanımlıyor.
Ukrayna’nın SSCB içinde “ayrıcalıklı” cumhuriyet olarak konumlanması 1945 sonrası gerçekleşti. Nazi katliamları ve savaştan en çok etkilendiği düşünülen Ukrayna’ya, SSCB sisteminde bazı ayrıcalıklar verildi. Kendisine ait bağımsız bir komünist partisi, Kızıl Ordu’su bulunan Ukrayna’nın Stalin tarafından önerilen, BM’de temsiliyeti ABD ve İngiltere’nin vetosuna takıldı. 1954’te dönemin devlet başkanı Nikita Kruşçev’ tarafından, Rusya Federasyonu’nun 2014’te şaibeli bir referandum sonucunda ilhak ettiği Kırım, Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’nden, Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin topraklarına katıldı.
SSCB ve Soğuk Savaş Sonrası
24 Ağustos 1991 tarihinde SSCB’den ayrılan Ukrayna, son devlet başkanı Mihail Gorbaçov’un 1985’te ilan ettiği Glasnost (açıklık) ve Perestroyka (yeniden yapılanma) açılımları sonrası yaşanan çözülme sürecinde, milliyetçiliğin de yükseldiği coğrafyalardan biriydi. SSCB’nin dağılması sonrası bağımsızlıklarını ilan eden devletlerin sınırları, eski cumhuriyetlerin doğal sınırları olarak ilan edilince, Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti içinde yaşayan Ruslar da, yeni Ukrayna devletinin pasaportlarına sahip oldu. Ülkenin, şu sıralar bağımsızlıklarını ilan eden Donetsk ve Luhansk cumhuriyetlerinin de yer aldığı doğusunda yoğunlaşan Rus nüfus, 2013-14’te yaşanan “Maydan Çatışmalarında” somutlaşan ve Neo-Nazi sembollerinin kullanıldığı aşırı milliyetçiliğin zemin bulma nedenleri arasında gösterildi. Bunda kuşkusuz Ukrayna devletinin, SSCB dönemindeki baskılara -yanlış bir atıfla- körüklediği Rus düşmanlığının ciddi oranda payı olduğu söylenmeli. Svoboda Partisi ve Sağ Sektör gibi ırkçı örgütlemelerin, işgal döneminde Nazi işbirlikçiliği yapan Stepan Bandera için yaptığı yürüyüşler de, Ukrayna devletinin Bandera’dan “ulusal kahraman” yaratan manipülatif tarih anlatısıyla paralel değerlendirilmeli. Diğer taraftan Ukrayna’nın doğusundaki Rusların da, eski SSCB dönemine duydukları özlemleri ve “yeni çar” Putin’in ilhakçı politikalarına koşut, Ukrayna halkına düşmanlaştırılmaları da es geçilmemeli.
Maydan Çatışmaları, Kırım’ın İlhakı ve Donbass’ta Kriz
Dönemin Rusya yanlısı Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in AB-ABD-NATO karşıtı politikaları ve Ukrayna-AB Ortaklık Anlaşması’nı imzalamayı reddetmesi üzerine Kasım 2013’te artan Ukrayna-Rusya gerilimi, 18 Şubat 2014’te Yanukoviç karşıtı protestocuların Kiev’de Bağımsızlık Meydanı’ndan (Maydan) parlamentoya yürümesiyle Maydan Çatışmaları adı verilen krize evrildi. Ülkede, 2004-2005 yıllarında yaşanan ve “Turuncu Devrim” olarak adlandırılan Batı yanlısı gösterilerle benzerlikler kurulan protestolar, kısa sürede her iki taraftan aşrılıkçılar tarafından manipüle edildi. Rusya yanlısı hükümetin kolluk güçleri ve “tituşki” olarak adlandırılan iktidar yanlısı gruplar protestoculara saldırdı. 18 Mayıs 2013 tarihinde Kiev’de meydana gelen sokak bir gösterisinde gazetecilere saldıran Rusya yanlısı Vadim Tituşko’ya atfedilen “tituşki” ifadesi, Ukrayna yanlısı protestoculara saldıran, spor kyafetli ve spor ayakkabılı kişiler için kullanılıyordu. En az 110 kişinin yaşamını yiitrdiği Maydan Çatışmaları, 21 Şubat 2014’te Yanukoviç ve muhalefet liderlerinin, AB heyetinin arabuluculuğunda “krizi sonlandırma” anlaşması imzalamasıyla sonlandı. Yanukoviç, Kırım üzerinden Rusya’ya giderken, Moskova Kiev sokaklarında aldığı yenilginin “rövanşını” 17 Mart’ta “bağımzılığını” ilan eden Kırım’ı ilhak ederek aldı. Bağımsızlıkları Kremlin tarafından tanınan Doğu Ukrayna’daki Donbass bölgesindeki Luhansk ve Donetsk Cumhuriyetleri de Maydan Çatışmaları sonrası tek yanlı olarak bağımsızlıklarını ilan etmişlerdi. Savaşın, Rusya tarafından asıl nedeni şeklinde nitelendirilen Ukrayna’nın NATO üyeliği ise 7 Şubat 2019’da, dönemin devlet başkanı Petro Poroşenko tarafından “anayasal bir zorunluluk” olarak anayasaya geçirildi. Donbass’taki çatışmaları sonlandırmak için Belarus’un Minsk kentinde Eylül 2014’te buluşan Rusya, Ukrayna, Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı (AGİT) ve iki bölgenin temsilcileri Minsk Protokolü’nü imzaladı. Minsk Protokolü şu maddelerden oluşuyordu:
- Derhal ateşkes ilanı edilmesi
- Ukrayna’daki silahlı gruplar askeri donanım, savaşçılar ve paralı askerlerin geri çekilmesi
- Ateşkesin Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGİT tarafından gözlenip denetlenmesi
- Donetsk ve Luhansk’daki isyancıların elindeki bölgelere yönetim yetkileri devredilmesi
- Ukrayna-Rusya sınırının AGİT tarafından gözlenmesi ve sınırda tampon güvenlik bölgeleri oluşturulması”Kapsayıcı ulusal diyalog”un devam ettirilmesi
- Donetsk ve Luhansk’da erken yerel seçime gidilmesi
Kerç Boğazı Gerilimi, Rusya’nın Askeri Yığınağı ve Ankara’nın SİHA’ları
Kırım’ın doğusunda yer alan ve Azak Denizi ile Karadeniz’i birbirine bağlayan Kerç Boğazı’nda Rusya gizli servisi FSB’ye bağlı gemi, 25 Kasım 2018’de Ukrayna’ya ait üç gemiye el koydu. Bu olayı olası bir Rus işgalinin ön girişimi olarak değerlendiren Kiev yönetimi Rusya sınırı ve Karadeniz kıyı bölgeleri boyunca bir aylık sıkıyönetim ilan etti. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de Rusya’ya, alıkoyduğu gemileri Ukrayna’ya iade etme, gemilerin mürettebatını da serbest bırakma çağrısı yaptı. Stoltenberg, “NATO üyesi tüm ülkeler, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne ve egemenliğine tam destek vermektedir” dedi. Kiev’deki Rusya Büyükelçiliği’nin önünde toplanan göstericiler Moskova ile diplomatik ilişkilerin kesilmesini istedi.
İki devlet arasında, içinden geçtiğimiz süreçte savaşa evrilen gerilim Mart-Nisan 2021’de tekrar yükseldi. Rusya, Ukrayna sınırına yaklaşık 100.000 asker ve askeri teçhizatı yığdı. Kırım’ın ilhakından bu yana en büyük askeri yığına olan sevkiyat, Haziran ayında kısmen geri çekildi. Ancak krizin tonunu tekrar yükselten, taraflar dışındaki üçüncü bir aktörün gerçekleştirdiği silah ticareti oldu. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın aile şirketi Baykar Teknoloji’nin ürettiği SİHA’larla Donbass’taki Rusya yanlısı ayrılıkçılara saldırı yapıldı. Ukrayna Genelkurmay Başkanlığı, “26 Ekim 2021’de Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Baş Komutanı Valeriy Zalujnıy’ın emriyle Birleşik Kuvvetler Operasyonu’nun yürütüldüğü bölgede Bayraktar tipi keşif ve taarruz amaçlı insansız hava araçları ilk kez muharebe amaçlı kullanıldı” açıklaması yaparken Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov “…maalesef, bu gibi silahların Ukrayna ordusuna tedarik edilmesinin, (Donbass) temas hattındaki durumun istikrarsızlaşmasına neden olabileceği yönündeki endişelerimiz doğrulanmış oldu.” diye konuştu. Bu süreçten sonra Doğu Ukrayna’daki kriz, artan bir çatışma eksenine evrilirken, Moskova bir yandan Ukrayna’nın NATO’ya katılmayacağına dair yasal olarak bağlayıcı bir vaadin verilmesi ısrarını sürdürdü, diğer yandan da askeri yığınağını hem sayısal hem de bölgesel olarak artırdı. Rusya’nın, askeri müdahalesiyle Ukrayna’nın bazı bölgelerini ilhakı ve Zelenski hükümetini düşürerek süreceği muhtemel kriz, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 21 Şubat’taki tehditkar konuşması ile, içinden geçmekte olduğumuz savaş haline dönüştü. Doğu Ukrayna’daki iki cumhuriyeti tanıdığını açıklayan Putin, Donbass’ın Rusya’nın “tarihsel bir parçası” olduğu iddiasıyla, buna karşın çıkanlara “…Geçmişte oluşturulan bir yapı vardı. Siz aslında SSCB’nin egemenliğini yok etmek istiyorsunuz.” dedi. Putin’in 2007’deki Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmadan sonra, bir kez dünyaya meydan okuduğu açıklamalarının ardından başlayan işgal operasyonu sürerken, Zelenski hükümetini Putin’e karşı motive eden Batı, şimdilik işgali kınama açıklamaları ve ekonomik yaptırımların dışına çıkma eğilimi göstermiyor. Ancak Putin’in yaklaşık bir ay önce Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile yaptığı görüşmede ekonomik yaptırımlar karşısında güvence almış olabileceğini düşünmek yanıltıcı olmaz. Gelinen aşamada, Ukrayna’nın AB-NATO sistemine entegrasyonu amacıyla başlayan bu kriz ve savaş durumunda açılacak yeni sayfada Moskova güdümünde bir Kiev hükümeti görme olasılığı gerçekleşebilir.