İstanbul Gazi Mahallesi’nde 1995 yılının 12-13 Mart tarihlerinde, daha sonra devletle ilişkileri olduğu ortaya çıkan kontrgerilla çeteleri tarafından önce provokasyon, ardından da devletin kolluk güçlerinin katliamı gerçekleşmişti.
12 Mart akşamı İstanbul Gazi Mahallesi’nde, İsmet Paşa Caddesi üzerinde bulunan bir kahvehaneye “kimliği belirsiz kişilerce” silahla ateş açılması sonucu 67 yaşındaki Alevi dedesi Halil Kaya yaşamını yitirmişti. Faili belli saldırı sonrası, faillerin “en yakın adresi” olan Gazi Karakolu’na yürüyen halkın ve devrimcilerin üzerine ise kolluk güçleri tarafından ateş açıldı. Halil Kaya’nın katilleri ise gasp ettikleri bir taksiyle mahalleden kaçtıkları, taksi şoförünü de katlederek bagaja kilitledikleri ortaya çıktı.
13 Mart günü İstanbul’un çeşitli bölgelerinden Gazi Mahallesi’ne gelen on binlerce kişi, devletin provokasyonuna karşı Gazi halkıyla dayanışma gösterdi ve mahallede, devletin yeni saldırı ve provokasyonlarına karşı barikatlar kurdu. Aynı gün Gazi Mahallesi’nde, valilik tarafından sokağa çıkma yasağı ilan edildi, ancak bu yasak direniş sayesinde hayata geçirilemedi.
Gazi’deki direniş, 14 Mart günü ise Ankara-Kızılay’a sıçradı. Kızılay Meydanı’nda toplanan yaklaşık 15 bin kişiye yapılan polis saldırısında 30’u aşkın kişi yaralandı. 15 Mart günü ise, İstanbul Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’ndeki direnişe karşı devlet katliamı gerçekleşti.Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’nde kollluk güçlerini ateş açması sonucu 5 kişi yaşamını yitirdi. 16 Mart gününe dek süren devlet saldırılarında, Gazi ve 1 Mayıs mahallelerinde 22 kişi kolluk güçlerinin açtığı ateşle yaşamını yitirdi.
Sevlet provokasyonu ve katliamları sonrası muhalif kamuoyunda, dönemin İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu’nun, İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir’in, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın ve İçişleri Bakanı Nahit Menteşe’nin istifaları istendi. İstifaları istenen bu devlet görevlilerinden Kozakçıoğlu ve Menzir, bir sonraki dönemde, iktidar partisi DYP’den milletvekili olarak, devlet tarafından “dokunulmazlık zırhına” büründürüldü. Katil polisler hakkında açılan davalarda ise göstermelik cezalar verildi.
Yıllar sonra açılan “Ergenekon” adı altındaki, devletin farklı kliklerinin hesaplaşma davasında ise Gazi Katliamı tekrar gündeme geldi. Burada verilen ifadelerde, kahvehane tarama provokasyonunun emrinin kontrgerilla şefi, emekli tuğgeneral Veli Küçük tarafından verildiği ortaya çıktı. Veli Küçük ilerleyen yıllarda, iktidar partisi AKP’nin Cemaat ile ortaklığının sona erdiği 17-25 Aralık 2013 sonrası, “milli ordumuza kumpas kuruldu” denilerek serbest bırakılan Kemalist-Ulusalcı asker ve siyasetçiler arasında yer aldı. Provokasyonu gerçekleştiren ekipte bulunan Osman Yıldırım ve Osman Gürbüz adlı devlet tetikçilerinin ise “Yeşil” kod adlı JİTEM’ci katil Mahmut Yıldırım ile ilişkileri belirlendi.