İtalyan anarşist Errico Malatesta’nın 10 Ocak 1914’te İtalya’ya döndükten sonra “Yüksek Polis Makamları Üzerine” adlı, “otoriteleriyle alay etmenin cazibesine karşı koyamadığı” polislerle ilgili yazdığı kısa yazıyı sizlerle paylaşıyoruz.
Yüksek Polis Makamları Üzerine – Errico Malatesta
Polislerin boşboğaz, can sıkıcı, kötü ve hatta zalim olduğu bizim anladığımız bir şey: Her zaman böylelerdi ve her yönetimde de hep böyle kalacaklar: onların reforme edilmesi için değil radikal bir şekilde ortadan kaldırılması için mücadele etmeliyiz.
İyi de tüm bunların ötesinde, gerçekten aynı zamanda aptal olmak zorundalar mı?
Görünüşe göre öyle.
Bombaların ve diğer saldırıların olduğu, polislerin “toplumu (efendilerinin toplumunu) kurtarmak” için bütün güçlerini ve basiretlerini kullandıkları zamanlarda, hiçbir gerçeği gerçekleşene kadar asla keşfedemediler, ve her zaman, ne hikmetse şüphelenmedikleri “failler” yerine gerçekle hiçbir alakası olmayanları tutukladılar. Bir komployu açığa çıkarmış ve bir saldırıyı önlemiş olmanın tatminini yaşamak istediklerinde bu komploları… kendileri yarattılar.
Herkesçe bilinen bu eski hikayeleri yad ediyorum, çünkü polisler şu an bana karşı aptallıklarına dair olağanüstü bir kanıt veriyorlar.
İtalya’ya geri döndüğümden beri, otoriteler beni takip ettiler ve benim evimin önünde veya yolculuk yaparken beni misafir eden arkadaşlarımın evinin önünde beklediler: bir veya iki çift sivil polis; insanların alaylarına, güneşe veya dondurucu soğuğa dayanmak zorunda olan zavallı şeytanlar… Bir toplantıya katılmaya veya konuşma yapmaya gittiğimde ve bu etkinlikler gazetelerde ve şehirdeki duvarların afişlerinde duyurulduğunda, bu zavallı muhafızlar mekandan çıkıp çıkmadığımı veya nereye gittiğimi keşfetmek için çabalıyor, kendilerine her çeşit yalanı söyleyen komşularımı sorguluyorlar…
Beni hiç rahatsız etmiyorlar ve bundan yakınmak için hiçbir sebebim yok. Muhafızlar, Agostinelli ve Brasili’yi sık sık ziyarete gittiğim için muhtemelen anarşist oldukları, sık sık matbaaya gidiyor olmam gibi, onlar olmasaydı muhtemelen toplumsal güvenliği tehlikeye atan bir sır olarak kalacak birçok güzel keşif yapıyorlar. Ben de üzerime düşeni yaparak eğer bir anarşistle bağı olduğu bilinirse zarar görebilecek olan bir arkadaşımı görmek istiyorsam, kolaylıkla polislerden kaçarım; ve bunu çoğunlukla sadece eğlence için yaparım. Eve geri döndüğümde ise onları kendi evimin kapısında bulurum. Bu artık o kadar sıradanlaştı ki sonunda ben ve polisler gülmeye başladık.
Bu da bir propaganda yolu olduğu için asla bitmesini istemiyorum.
― Kim bu? ― diye soruyor insanlar ― polislerin bu kadar zulmettikleri kişi kim? Kim bilir ne kadar büyük bir suçludur!
― Ne! ― diye yanıtlar her zaman biri ― ya çok iyi bir insansa!
― Öyleyse neden ona zulmediyorlar?
― Çünkü o bir anarşist.
― Ne istiyor bu anarşistler?
Ve buradan sonra anarşizmin yayılması için fikirlerimiz hakkında konuşmaya başlanıyor.
― Ama eğer ― diyebilir birisi bana ― bu size zarar vermiyorsa ve bu propagandanın yararına ise o zaman neden kınıyorsunuz?
Çünkü… Çünkü otoriteyle alay etmenin cazibesine karşı koyamıyorum. Bende uyandırdıkları saygının bir sonucu olmalı!
― Zihinlerini açmaktan ve onları daha az gülünç kılmaktan korkmuyor musunuz?
― Bunun hiçbir tehlikesi yok! Toskanalılar şöyle der: chi nasce bischero non guarisce più [aptal doğanlar asla tedavi edilemez].
Bir keresinde Tajani Milletvekili tarafından saldırıya uğrayan Depretis (Dışişleri Bakanı), polis teşkilatı içinde çok sayıda suçlu olduğu için şöyle söyledi: “Dürüst adamlar bu işi yapmak istemiyorlarsa kimi işe almamı istiyorsunuz?”
Birisi, alçak bir adam olan ama aptal olmayan Giolitti’yi, ajanlarının beceriksizliğini kınasa, şöyle cevap verebilirdi: Ama zeki adamlar polis olmak istemiyorsa kimi işe alacağım?”